Kürtaj olamadığı için doğurdu ve ‘katil’ oldu - Dilara Gürcü
T24 yazarı Dilara Gürcü bir kadının dramını çok güzel bir dille anlatmış. Sadece kürtaj çerçevesinde değerlendirilmemesi gereken bu yazıyı sizlerle paylaşmayı boynumun borcu olarak görüyorum. Buyurun:
Düşünsenize, 18 yaşında bir kadınsınız, lisedesiniz ve sevgilinizle sevişmişsiniz. İstek dışı hamile kalmışsınız. Hamilelik hakkında hiçbir fikriniz yok. Paranız yok, kürtaj olamıyorsunuz. Ailenize söyleyemiyorsunuz. Her gün gizleyerek, korkudan hiçbir doktor kontrolüne gidemeyerek, 9 ay boyunca ne yapacağınızı bilemeden o bebeği karnınızda taşıyorsunuz. O gün geliyor, sancılar başlıyor, tek başınıza ne yapacağınızı bilemiyorsunuz. Odanıza gidiyorsunuz, aynanın karşısında bacaklarınızı açıyorsunuz, bebeğin başını görüyorsunuz. Ailenizin duymasından korkuyor, bağıramıyor, sessizce ıkınıyorsunuz. Bebek yere düşüyor, kaldırıp kalbini dinliyorsunuz, kalbi çok az atıyor, bebek ağlamıyor. Göbek bağını koparıyorsunuz ve her yer kan oluyor. Panikliyorsunuz, bebeği battaniyeye sarıyor, kanları temizleme çalışıyorsunuz. Bebeğin öldüğünü düşünerek, masanın altına koyuyor ve uyuyorsunuz. Sabah anneniz odanıza giriyor, “hastayım dershaneye gidemeyeceğim” diyorsunuz. Odanızda ölü bir bebek var. Bebeğin babasını arıyor, yardım istiyorsunuz; ama gelmiyor. 1 gün bekliyor ve polisi arıyorsunuz. Tutuklanıyorsunuz, 1 yıl boyunca yargılanıyorsunuz. Bebeğin doğum sırasında değil, bağ koparıldıktan sonra kan kaybından öldüğü ortaya çıkıyor. 19 yaşındayken “kasten yakın akrabayı öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılıyorsunuz. Gerekçe: “canlı doğan bebekle aranızdaki bağ olan kordonu koparmanın, bebeğin hayatını riske ettiğini bilmeniz gerekiyordu.” Mahkeme sonrasında “iyi hal indirimi” uygulayarak cezanızı indiriyor. Artık 19 yaşında bir “bebek katilisiniz” ve 25 yıl boyunca bu suç ile parmaklıklar arasında yaşayacaksınız.
Bu kadın İstanbul Bahçelievler’de yaşayan İ.İ.İ’ydi. Hikâyesini mahkemede verdiği ifadeler ve mahkeme kararı haberinden özetledim. Hikâyesi hakkında yazılanları okudum. Lise öğrencisi bir kadın neden sevişmişti? Seviştiyse neden korunmamıştı? Hamile kaldıysa neden destek almamıştı? Neden konu hakkında araştırma yapmamıştı? Nasıl olur da bebeğini öldü sanmıştı? Bu gerçek olamazdı! Her kadın “annelik içgüdüsüne” sahipti, bu kadın ise bir canavardı! Bu planlı bir cinayet olmalıydı! Canavar bir anne, yeni doğmuş bebeğini öldürmüştü!
Bu kadını “bebek katili” ilan eden yargı ve diğerleri, onu bu duruma getiren koşulları hiç sorgulamamıştı. Türkiye’de cinsel sağlık eğitim dersi var mı? Varsa mecburi mi? Bu kadın doğum kontrol yöntemlerinden haberdar mıydı? Ücretsiz doğum kontrol hizmeti var mıydı ki faydalansın? Hoş, İstanbul’da plazalarda çalışan beyaz yakalı erkeklerin “canım ben bir tek seninle sevişiyorum” diyerek korunmadan seviştiği kadınları tanıyorum. “Biz dışarı boşalma yöntemiyle” korunuyoruz diyen eğitimli kadınları tanıyorum. Sanki o bir korunma yöntemiymiş gibi!
Bu kadın ilk günden bu bebeği doğuramayacağını biliyordu, savunmasında “kürtaj olmak istedim; ama param yoktu” demişti. Özel hastanede kürtaj fiyatının 3000 TL’den başladığını biliyor muydunuz? İstanbul’da devlet hastanelerinin çoğunun yasal olmayan bir şekilde “kürtaj yapmıyoruz” dediklerini biliyor muydunuz? Kürtaj haplarının Türkiye’de yasal olduğunu; ama derinlemesine bir araştırma yapmadan ne haplara, ne de bu bilgiye ulaşılamadığını biliyor muydunuz peki? Kürtaj güya Türkiye’de yasal; o da sadece erişimi ve parası olana!
9 ay boyunca göbeğini saklayarak gezen, ailesinden, üzerindeki ahlak ve namus baskısından korkarak hamileliğini geçirmiş bir kadın düşünün. Soranlar olmuş, “nasıl gizleyebilmiş?” diye. Hamileliğini 6. ayında öğrenen kadınlar tanıyorum. Kendi bile fark edememiş olan kadınlar.
“Kordon bağı hakkında araştırma yapmalıydı” diyenler olmuş ki zaten bu cezayı almış olmasının bahanesi de bu! Kendi cinsel organlarımızın detaylı anatomik bilgisine sahip değiliz, doğurganlığımız hakkında herhangi bir eğitim almıyoruz, hamile kalmadıkça, kadın doğum uzmanını ziyaret edene kadar hamileliğin biyolojik detaylarından haberdar değiliz. 9 ay yaşadığı kabusu reddeden, gizleyen, açığa çıkarmamak adına travma yaşayan bir kadından bahsediyoruz! Değil doktor kontrolüne gitmek, doğum sırasında odasında tek başına doğum yapmış bir kadın için nasıl “kordon bağını bağlaması gerektiğini biliyor olmalıydı” denebilir?
Yeşim Ustaoğlu’nun Araf filmini izlemiş miydiniz? Ailesinden hamileliğini gizleyen Zehra karakterinin tuvalette bebek doğurduğu sahne geldi aklıma ilk bu 19 yaşındaki kadının hikâyesinden haberdar olduğumda. Sonra kürtaj olamadığı için vajinasına kesici alet sokarak, kendilerini merdivenlerden aşağı atarak düşük yapmaya çalışan kadınların hikâyeleri. Aldıramadığı bir bebeği bu korkunç yollarla düşürmeyi bile düşünememiş bir kadına, bebeğini bilinçli olarak öldürdüğü için 25 yıl hapis cezası verdiler. Oysa geçtiğimiz aylarda Zonguldak’ta 5 yaşındaki bir kız çocuğuna cinsel istismarda bulunan bir erkek “oruçluydum, ben yapmadım” dediği için indirim almıştı. 8 ay yatıp çıkacak. Zonguldak sokaklarında potansiyel bir cinsel tacizci özgürce gezerken, şu an psikolojik destek alıyor olması gereken bu kadın 25 yıl hapis yatacak.
Sonra neden feminizm? Çünkü Türkiye’de zaten adil uygulanmayan adalet üstüne bir de cinsiyetçi! Çünkü çağdaş hukukun gereği olan ceza indirimleri, Türkiye hukukunda cinsiyetçi yargılarla uygulanıyor! Adliyeleri işgal edecek, hakları eşit koşullarda savunulmayan kadınları savunacak feminist hukukçulara çok ihtiyacımız var! Bu genç kadının içinde bulunduğu koşulları sorgulamadan yargılayan sistemi değiştirmeye çok ihtiyacımız var! Yoksa kadınları katleden kravatlı katiller sokaklarda özgürce gezerken; biz yaşam hakkımız ve bedenlerimiz üzerine almaya çalıştığımız, alamadığımız kararlarımızdan ötürü daha çok hapis yatarız.
Dilara Gürcü
Kaynak: T24